Ana içeriğe atla

Menfaat İçinde Bir İnanç

Aslında herkesin bildiği ve çokça düşündüğü bir konudur inanç konusu veyahut din anlayışı. Menfaat kelimesini de herkes bilir, menfaat hayatımızın her yerinde olan bir kavramdır. Neden yaşıyoruz? Neden yaratıldık? Tanrı var mı? Gibi sonu gelmeyen veyahut getirmek istemeyen istemediğimiz sorulara da bir yanıt veriyor veya bana göre direkt bunların cevabı hatta hayatın cevabı direkt yaşamın var oluşun bir anlamı, evet biraz tuhaf geliyor değil mi? Sonuçta basit bir şey gibi gelen bir kavram bütün hayatta anlam katıyor. İlk başta gelin varoluşçuluk kavramına verdiği cevaba bakalım. Varoluşçuluk insanın neden dünyaya geldiğini kim tarafından geldiğine bakıyor, aslında bir kişinin veya soyut bir varlığın menfaat çıkarı üzerine bir yaratıldık veya evrimleştik. Evet bu kişi veya bu varlığa biz tanrı sıfatını katmışız bu varlık dolayısıyla somut olamaz çünkü tanrıyı kimse tarif edemez, tanrının menfaati üzerine biz dünyaya geldik veya evrimleştik. Bu durumu şöyle düşüne bilirsiniz: Bir çalışan neden çalışır? Para kazanmak için değil mi? Peki neden para kazanmak ister? Çünkü para her şeydir rahatın ve huzurun anahtarıdır bu yüzden para kazanmak ister peki bu çalışan kendi menfaati olmasa neden çalışsın? Çalışmaz değil mi? Kendi menfaati ise rahat yaşamak bunun içinde para kazanması gerek o yüzden çalışıyor. İşte tanrıda böyle biz ona hizmet edelim diye bizleri yarattı veya evrimleştirdi yani bizler insan oğlu hizmet etmek için geldik işte bu da varoluşçuluğa bir cevap. Şimdi gelelim Tanrının varlığı içimdeki menfaatine. Şöyle diye bilirsiniz tanrı her şeyin sahibi neden hizmete ihtiyaç duysun. İslam’a göre iblis gök yüzünden kovulduğu için Müslümanların ilk insan olarak kabul ettiği Âdem yaratıldı neden yaratıldığı konusuna gelirsek bir tanrı bir varlıktan hizmet yerine ihanet gördü ve bunun için yani iblisten alamadığı hizmeti Ademden almak için yarattı diye biliriz. Daha sonra iyiyi ve kötüyü ayırmak veya cezalandırmak için Cennet ve Cehennemi yarattığına inanılıyor yani menfaat sizliğinde bir cezası var. İnanç sahipleri bir çıkarı olmadan inanıyorlar fakat hepsinin hatta bütün insan oğlu menfaat içerisinde bu konu din içinde geçerli inanan bir insan neden inanır? Cennete gide bilmek için işte bu da bir menfaattir hiç kimse karşılıksız bir şey yapmaz veya menfaat beklemeden bir şey yapmaz çünkü her insan menfaat için yaşar tanrı bile menfaat için yaşar. Şöyle ki: Bir sanatçı bir tablo yapıyor ve o tabloyu satmak veya sergilemek istiyor işte bu sanatçının menfaati budur satmak veya sergilemek yaptığı tabloyu işte tanrıda böyledir bizleri yarattı veya evrimleştirdi o yüzden bizden kendine ibadet yapmamızı istiyor işte tanrının menfaati de budur. Kısaca menfaat insan oğlunun veya tanrıların aslın sebebidir, ben bile kendi menfaatim için bu yazıyı yazıyorum hatta bunu okuyanlar bile kendi menfaati için okuyorlardır, yani menfaat hayatın olmazsa olmazlarındandır menfaat olmasa insan oğlu gelişemezdi evrimleşemezdi örneğin: Thomas Edison ampulü neden icat etti bazı kişilerden üstün olmak için eğer menfaat olmasaydı şu an karanlıkta duruyorduk. Arkadaşlar menfaat her şeyin asıl sebebidir menfaat iyilik içinde kötülük içinde geçerlidir fakat kötülük yapanında kendi özünün menfaati için yaptığını unutmamak lazım ve her yapılanı da menfaat sanmamak lazım. 


Halim Yusuf PİLAVCI

05.01.2022Menfaat İçinde Bir İnanç

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Varoluşçuluk Arkesi

 "Arkhe" kavramının ortaya çıkış hikayesine değinelim. "Arkhe", Yunanca'da ilk, başlangıç anlamına gelir ve eski Yunan filozofları bir şeyi açıklamak için bir teori geliştirmek için bu terimi kullanmışlardır. Örneğin, Thales'e göre, arkhe (ilk neden), suydu. Aslında bir şeyin varoluşunun ilk nedeni, varlığın varoluşudur; yani varoluşçu bir yaklaşımdır. İnsanoğlu var olduğunda, bir şeylerin farkına varmış ve bir sebep aramıştır. Bu sebep, bazılarına göre su, bazılarına göre toprak olmuştur. Ancak insanoğlu olmasaydı, bir neden de olmazdı; bu yüzden insanoğlu geliştikçe ve olgunlaştıkça bir neden aramaya başlar ve bu arayışın adı da "arkhe" kavramı veya teorisi olur. Varoluş, bir arkhe'dir; gerçek arkhe ise bizleri, yani insanoğlu nu temsil eder. Biz var olmasaydık, suyun su olduğunu, toprağın toprak olduğunu kim bilir ve suya her şeyin ilk ve değişmez nedeni olarak ne adlandırılırdı? Sonuçta, toprağın toprak olduğunu su bilemezdi ve suyun da su

İnançsızlığımın Yapı Taşları

İnançsızlığımın Yapı Taşları Neden inanmıyorum? İnancımı kaybetmemde ya da gerçeği görmemde büyük rol oynayan şey, Kur’an’ı araştırmak ve kafama takılan konuların üzerine gitmek oldu. Mesela ilk takıldığım, yani mantığımın reddettiği konu, bir ayette "balçıktan yaratıldığımız" ifadesinin geçmesiydi; başka bir ayette ise Tanrı’nın "yoktan var ettiği" söyleniyordu. Kendi kendime düşündüm: Ben bir tanrı olsam ve bir varlık yaratacak olsam, "yoktan var ettim" dedikten sonra "bir maddeden oluştunuz" demezdim. Çünkü mantıksal bakarsanız bu, gerçekten mantık dışı bir şey olur.  Daha açık anlatacak olursam, bir şeyi yoktan var etmek düşünsel bir ütopyadır; hiçbir şey yokluktan var olmamıştır ve bir evresi vardır. Bu evreyi balçık, yani çamur olarak kabul edelim, ama ardından "yoktan var ettik" diyen bir ayet geliyor. Mantığım bunu reddetti, çünkü dünyanın en dürüst kitabı olarak adlandırılan Kur’an’ın, kendi içinde çeliştiğini görüyorum. Bu yüz

Teo-Otantizm

Varoluşçuluk ve Tanrılaştırma (Teo-Otantizm): Bu görüşte, insanlar yani yaşamsal fonksiyonlara sahip varlıklar, düşsel bir varlık teorimi üretip onu kutsallaştırmaya ve o kutsallaştırılan ütopyayı üstün varlık olarak görmeye çalışırlar. Bu bağlamda, o varlığa tanrısal bir yaklaşımda bulunmaları söz konusudur. Her bir insan için tanrı kavramı değişkenlik gösterir; kimileri için en üstün, kimileri için her şeyi bilen gibi kavramlara ayrılır. Her insan için tek ve değişmez bir görüş ya da algı sistemi yoktur; tanrı için bu da tanrının varlıklar arasında evrimleşmesini sağlar. Tanrı, her varlık için farklı düşünülüyor ve öyle kurgusal bir ütopya olarak karşımıza çıkıyor; bu durum, tanrının evrimleştiğini gösteriyor. İlk insanların ve günümüz insanlarının düşündüğü tanrı modeli aynı kalması olanaksızdır. Şöyle bir örneklendirme yapılacak olursa: 15. yüzyılda bir insana otomobili anlat dersek, bambaşka düşüncelerini anlatacaktır. Fakat şu an, günümüzdeki bir insana gelecekteki otomobili anla