Ana içeriğe atla

Varlık ve Varlığın Dışındaki Sonsuzluk

 Varlık ve Varlığın Dışındaki Sonsuzluk

İlk başta, varlığın duyu organlarınca algılanabildiğini söyleyelim. Varlık dışı veya varlığın dışında hiçbir şey olamaz; bir belirsizlik vardır. Biz bu belirsizliğe bir isim taktık ve sonsuzluk kavramını ortaya çıkardık. Sonsuzluk aslında bir varlığın varoluş ötesi bir kavramıdır. "Varlık varsa vardır, yoksa yoktur" sözündeki "yok" kelimesi, sonsuzluk ibaresi altında gelişen bir şeydir, çünkü yokluk ve sonsuzluk bir nevi kuzen ilişkisi gibidir. Sonsuzluğu sonsuz yapan aslında varlığın kendisidir, çünkü varlık var olmasaydı bir şeye "sonsuz" diyebilecek bir varlık olmayacaktı. Varlık var oldu ki sonsuzluk bir anlam, daha doğrusu bir isim kazandı.


Sonsuzluk, varlıkların zihinlerinde canlandıramadığı ütopik düşüncelere "Neden zihnimizde bu tarz düşünceleri canlandıramıyoruz?" sorusuna yanıt olarak ortaya atılmış bir cevaptır. Bir şey sonsuzsa onun sonunu aramak da sonsuz gibi bir algı yaratır. Zihnimizdeki düşüncelerin bittiği noktaya ulaşamadığımız için "sonsuzluk" deyimini ortaya attık ve sonu olmayan veya henüz keşfedilmemiş bilimsel görüşlere ya da kişisel düşüncelere "sonsuz" dedik. Böylece sonsuzluk, varoluştan bu yana gelen bir kelimeye dönüştü.


Örnek verecek olursak, evrenimizin genişlediğini bilimsel olarak biliyoruz, fakat bu genişlemenin sonlu mu sonsuz mu olduğunu bilmiyoruz. Bu bilimsel veriden yola çıkarak, sonunu henüz bilemediğimiz şeylere "sonsuz" dedik ve "sonsuz evren" kelimesi ortaya çıktı. Geçmiş zamanlarda, dünyamızın düz olduğu iddia ediliyordu ve bu düzlüğün sonuna gelindiğinde hiçbir şeyin olmadığı, bir sonsuzluğun olduğu düşünülüyordu. Fakat zamanla gelişen teknoloji sayesinde dünyanın düz değil de geoit şeklinde olduğu ve sürekli ileri gidildiğinde gidilen noktaya geri dönüleceği keşfedildi; o görünen düzlüğün sonunda bir sonsuzluk olmadığı anlaşıldı.


İşte şu an genişlemekte olan evrenimize "sonsuz" denmesi, gelecekte ne olacağını bilmediğimiz için şu an ona takılan bir lakap gibi düşünülebilir. Sonsuzluk şu anki zaman içerisinde sonsuzdur; gelecekte şu anki sonsuzluğun sonsuz mu yoksa sonlu mu olacağını bilemediğimiz için şimdiki bazı belirsizliklere "sonsuz" deyimini kullanıyoruz. Varlık, bilemediği veya henüz bilinemeyen şeylere bir isim ile ad vermek istediği için "sonsuz" deyimini kullanmıştır ve sonsuzluk böyle doğmuştur.


Halim Yusuf Pilavcı 

13.11.2024

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Varoluşçuluk Arkesi

 "Arkhe" kavramının ortaya çıkış hikayesine değinelim. "Arkhe", Yunanca'da ilk, başlangıç anlamına gelir ve eski Yunan filozofları bir şeyi açıklamak için bir teori geliştirmek için bu terimi kullanmışlardır. Örneğin, Thales'e göre, arkhe (ilk neden), suydu. Aslında bir şeyin varoluşunun ilk nedeni, varlığın varoluşudur; yani varoluşçu bir yaklaşımdır. İnsanoğlu var olduğunda, bir şeylerin farkına varmış ve bir sebep aramıştır. Bu sebep, bazılarına göre su, bazılarına göre toprak olmuştur. Ancak insanoğlu olmasaydı, bir neden de olmazdı; bu yüzden insanoğlu geliştikçe ve olgunlaştıkça bir neden aramaya başlar ve bu arayışın adı da "arkhe" kavramı veya teorisi olur. Varoluş, bir arkhe'dir; gerçek arkhe ise bizleri, yani insanoğlu nu temsil eder. Biz var olmasaydık, suyun su olduğunu, toprağın toprak olduğunu kim bilir ve suya her şeyin ilk ve değişmez nedeni olarak ne adlandırılırdı? Sonuçta, toprağın toprak olduğunu su bilemezdi ve suyun da su

İnançsızlığımın Yapı Taşları

İnançsızlığımın Yapı Taşları Neden inanmıyorum? İnancımı kaybetmemde ya da gerçeği görmemde büyük rol oynayan şey, Kur’an’ı araştırmak ve kafama takılan konuların üzerine gitmek oldu. Mesela ilk takıldığım, yani mantığımın reddettiği konu, bir ayette "balçıktan yaratıldığımız" ifadesinin geçmesiydi; başka bir ayette ise Tanrı’nın "yoktan var ettiği" söyleniyordu. Kendi kendime düşündüm: Ben bir tanrı olsam ve bir varlık yaratacak olsam, "yoktan var ettim" dedikten sonra "bir maddeden oluştunuz" demezdim. Çünkü mantıksal bakarsanız bu, gerçekten mantık dışı bir şey olur.  Daha açık anlatacak olursam, bir şeyi yoktan var etmek düşünsel bir ütopyadır; hiçbir şey yokluktan var olmamıştır ve bir evresi vardır. Bu evreyi balçık, yani çamur olarak kabul edelim, ama ardından "yoktan var ettik" diyen bir ayet geliyor. Mantığım bunu reddetti, çünkü dünyanın en dürüst kitabı olarak adlandırılan Kur’an’ın, kendi içinde çeliştiğini görüyorum. Bu yüz

Teo-Otantizm

Varoluşçuluk ve Tanrılaştırma (Teo-Otantizm): Bu görüşte, insanlar yani yaşamsal fonksiyonlara sahip varlıklar, düşsel bir varlık teorimi üretip onu kutsallaştırmaya ve o kutsallaştırılan ütopyayı üstün varlık olarak görmeye çalışırlar. Bu bağlamda, o varlığa tanrısal bir yaklaşımda bulunmaları söz konusudur. Her bir insan için tanrı kavramı değişkenlik gösterir; kimileri için en üstün, kimileri için her şeyi bilen gibi kavramlara ayrılır. Her insan için tek ve değişmez bir görüş ya da algı sistemi yoktur; tanrı için bu da tanrının varlıklar arasında evrimleşmesini sağlar. Tanrı, her varlık için farklı düşünülüyor ve öyle kurgusal bir ütopya olarak karşımıza çıkıyor; bu durum, tanrının evrimleştiğini gösteriyor. İlk insanların ve günümüz insanlarının düşündüğü tanrı modeli aynı kalması olanaksızdır. Şöyle bir örneklendirme yapılacak olursa: 15. yüzyılda bir insana otomobili anlat dersek, bambaşka düşüncelerini anlatacaktır. Fakat şu an, günümüzdeki bir insana gelecekteki otomobili anla