Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Varoluşçuluk Arkesi

Varlık ve Varlığın Dışındaki Sonsuzluk

 Varlık ve Varlığın Dışındaki Sonsuzluk İlk başta, varlığın duyu organlarınca algılanabildiğini söyleyelim. Varlık dışı veya varlığın dışında hiçbir şey olamaz; bir belirsizlik vardır. Biz bu belirsizliğe bir isim taktık ve sonsuzluk kavramını ortaya çıkardık. Sonsuzluk aslında bir varlığın varoluş ötesi bir kavramıdır. "Varlık varsa vardır, yoksa yoktur" sözündeki "yok" kelimesi, sonsuzluk ibaresi altında gelişen bir şeydir, çünkü yokluk ve sonsuzluk bir nevi kuzen ilişkisi gibidir. Sonsuzluğu sonsuz yapan aslında varlığın kendisidir, çünkü varlık var olmasaydı bir şeye "sonsuz" diyebilecek bir varlık olmayacaktı. Varlık var oldu ki sonsuzluk bir anlam, daha doğrusu bir isim kazandı. Sonsuzluk, varlıkların zihinlerinde canlandıramadığı ütopik düşüncelere "Neden zihnimizde bu tarz düşünceleri canlandıramıyoruz?" sorusuna yanıt olarak ortaya atılmış bir cevaptır. Bir şey sonsuzsa onun sonunu aramak da sonsuz gibi bir algı yaratır. Zihnimizdeki düş
En son yayınlar

Tanrısal Düşünce ve Ütopik Yer Teorimi

Tanrısal Düşünce Evrimi ve Ütopik Yer Teorim : Tanrı ve evrim aslında bir araya getirilemez; çünkü evrim teorisinde tanrı kavramı, bilime ters düşmektedir. Fakat neden hep evrenin evrim geçirdiği konuşuluyor? Bu başlıkta, tanrının evrim geçirip geçirmediğine değineceğiz. "Tanrı evrim geçirdi mi?" sorusundan önce, tanrının bir ütopyadan ibaret olduğunu ve düşünceden oluştuğunu belirtelim. Bu başlıkta hem tanrının evrim geçirip geçirmediğini hem de düşüncelerin evrim geçirip geçirmediğini ele alacağız. Tanrı bir düşüncedir ve her düşünce evrim geçirir; bu herhangi bir düşünce motifi olabilir, illa tanrı olması gerekmez. İnsanların düşünce yapısı nasıl değişiyorsa, tanrı düşüncesi de evrim geçiriyordur. İnsanların düşünceleri her zaman evrime tâbi tutulmuştur. Örneğin, 2020 yılında ortaya çıkan COVID-19 virüsünü düşünelim. 2020 yılında virüsün ne zaman geçeceği hakkında bir düşünce oluşturdunuz, ancak 2024 yılında, 2020’de düşündüğünüz düşünceyi şu an düşünseniz, ona çok farklı

Teo-Otantizm

Varoluşçuluk ve Tanrılaştırma (Teo-Otantizm): Bu görüşte, insanlar yani yaşamsal fonksiyonlara sahip varlıklar, düşsel bir varlık teorimi üretip onu kutsallaştırmaya ve o kutsallaştırılan ütopyayı üstün varlık olarak görmeye çalışırlar. Bu bağlamda, o varlığa tanrısal bir yaklaşımda bulunmaları söz konusudur. Her bir insan için tanrı kavramı değişkenlik gösterir; kimileri için en üstün, kimileri için her şeyi bilen gibi kavramlara ayrılır. Her insan için tek ve değişmez bir görüş ya da algı sistemi yoktur; tanrı için bu da tanrının varlıklar arasında evrimleşmesini sağlar. Tanrı, her varlık için farklı düşünülüyor ve öyle kurgusal bir ütopya olarak karşımıza çıkıyor; bu durum, tanrının evrimleştiğini gösteriyor. İlk insanların ve günümüz insanlarının düşündüğü tanrı modeli aynı kalması olanaksızdır. Şöyle bir örneklendirme yapılacak olursa: 15. yüzyılda bir insana otomobili anlat dersek, bambaşka düşüncelerini anlatacaktır. Fakat şu an, günümüzdeki bir insana gelecekteki otomobili anla

İnançsızlığımın Yapı Taşları

İnançsızlığımın Yapı Taşları Neden inanmıyorum? İnancımı kaybetmemde ya da gerçeği görmemde büyük rol oynayan şey, Kur’an’ı araştırmak ve kafama takılan konuların üzerine gitmek oldu. Mesela ilk takıldığım, yani mantığımın reddettiği konu, bir ayette "balçıktan yaratıldığımız" ifadesinin geçmesiydi; başka bir ayette ise Tanrı’nın "yoktan var ettiği" söyleniyordu. Kendi kendime düşündüm: Ben bir tanrı olsam ve bir varlık yaratacak olsam, "yoktan var ettim" dedikten sonra "bir maddeden oluştunuz" demezdim. Çünkü mantıksal bakarsanız bu, gerçekten mantık dışı bir şey olur.  Daha açık anlatacak olursam, bir şeyi yoktan var etmek düşünsel bir ütopyadır; hiçbir şey yokluktan var olmamıştır ve bir evresi vardır. Bu evreyi balçık, yani çamur olarak kabul edelim, ama ardından "yoktan var ettik" diyen bir ayet geliyor. Mantığım bunu reddetti, çünkü dünyanın en dürüst kitabı olarak adlandırılan Kur’an’ın, kendi içinde çeliştiğini görüyorum. Bu yüz

Arkhe Canlı Mıdır?

Arkhe Canlı Mıdır? Arkhe bir görüştür ve görüşler hiçbir zaman canlı bir varlık olarak geçmez. Peki ya Arkhe’nin canlı ve cansız varlıklar arasındaki ayrımı nedir diye sorulacak olursa cevabı şu olur: Arkhe en çok canlı varlıklarla ilişkilendirilir bunun nedeni de şudur canlı varlıklar var oldu ve cansız varlıklara önem taşıdı o yüzden arkhe ilk başta canlı varlıklar da aranıyor. Cansız varlıklar ürüyemez, çoğalamaz, konuşama bu tarz canlı varlıkların hissettikleri gibi yaşayamazlar fakat canlı varlıklar bunların tam tersi özellikler taşıdığı için arkhe ilk başta canlı varlıkları ele alır daha sonra cansız varlıkları ele alır.  Arkhe Evrim Geçirdi Mi?  İlk başta arkhe’nin bir görüş olduğunu unutmayalım arkhe görüş olduğu için aslında görüşlerde evrim geçire bilir farklı kişiler tarafından yorumlanırsa fakat illa farklı kişi de aranmaz görüşün evrim geçirmesi için sizde bunu yapabilirsiniz kendi yorumunuzu yorumlayarak veyahut geliştirerek yaparsanız bu da evrime girer aynı arkhe gibi a

İnsanın Anlam Yaratma Kapasitesi

İnsanın Anlam Yaratma Kapasitesi İnsanın anlam yaratma kapasitesi, varoluşsal bir boyut taşıyan önemli bir kavramdır. Bu kavram, bireylerin yaşamlarını nasıl deneyimlediği ve bu deneyimlere dayalı olarak kendi anlamlarını nasıl oluşturduğu üzerine yoğunlaşır. Varoluşçuluk felsefesi, bu sürecin temelini oluşturan bireysel özgürlük, sorumluluk ve anlam arayışı gibi unsurları derinlemesine inceler.  Bireysel Deneyim ve Anlam İnsanlar, yaşamlarının her anında çeşitli deneyimler edinirler. Bu deneyimler, bireyin düşüncelerini, duygularını ve algılarını şekillendirir. Örneğin, aşk, kayıp, başarı ya da başarısızlık gibi durumlar, bireylerin yaşamlarına anlam katma süreçlerinde önemli rol oynar. Bu bağlamda, bireylerin yaşadıkları olaylar üzerinden geliştirdikleri yorumlar, onların dünyaya bakış açılarını belirler. Her birey, kendi benzersiz perspektifiyle, yaşamının anlamını keşfetme yolculuğuna çıkar. İnsan varlığı olmasaydı, nesnelerin adlandırılması, kategorize edilmesi ve anlaşılması mümk

Tanrı Bizi Neden Manipüle Ediyor?

 Ana konumuza girmeden önce sizlere şu soruyu sormakla başlamak isterim: İblis sizce kötü müdür? Kötüyse kötü olduğunu nerden, kimden, nasıl duyduk? İlk başta iblisin bizlere kötü bir sıfatla sunulmasını inceleyelim. Bizlere sürekli kuranda İblisin kötü olduğu ondan uzak kalmamız gerektiği söylendi ama bunu hiç sorgulamadık neden kötü demedik. Niye kötü olduğunu kurcalarsak Tanrıya tepkisinden dolayı olduğu ve güvensizliğinden kötü olduğu hatta kafir olduğu söyleniyor. O zaman Tanrıya her tepki gösteren kafir olmaz mı? Bir kimseye kafir sıfatı şu şekilde onuluyor İslam’a göre: Küfür işleyerek dinden çıktığı düşünülen veya hiç Müslüman olmamış kimselere kafir denilir. Ama İblis küfür işlememiş, Bakara Suresi 34. Ayette de İblisin Cennetteki adının Azazil olduğu ve İslam dinine mensup olduğu geçiyor. O halde neden kuran iblise boştan yere kafir sıfatını yerleştiriyor. Peki şimdi bu anlatılan her şeyi boş verelim, bir kişi bir din yarattı ve bir kitap yazdı o din hakkında içeriğinde de ke