Yokluk Paradoksu
Boş bir odada olduğunuzu düşünün ve "köpek" diye birisi size sesleniyor. Zihninizde bir köpek düşüncesi canlanıyor, ancak bulunduğunuz ortamda köpek yok. Bu durumda, olmayan bir şeyi, zihinsel olarak soyutlayıp var etmiş oluyorsunuz. Yani, duyu organlarımızla algılayamadığımız bir maddeyi, zihnimiz aracılığıyla varlığını kabul etmek ve var etmek oluyor; soyutluğu var etmek. Bu aynı şekilde Tanrı modeli için de geçerlidir. Hiçbir insan Tanrı’yı görmemiştir, ancak "Tanrı" denildiği zaman, zihnimizde hemen bir Tanrı modeli canlanır. Aslında soyut bir şeyi, düşünce ortamında somutlaştırmaya çalışıp, varlığına inanıyoruz. Bu da şöyle açıklanır:
“𝑧𝑖ℎ𝑖𝑛 = 𝑦𝑜𝑘𝑙𝑢𝑘 𝑑üşü𝑛𝑐𝑒 = 𝑣𝑎𝑟𝑙𝚤𝑘 ∞𝑧 “
Açıklama şu şekildedir: Zihnimiz, yani beynimiz, soyut evrenimizin merkezidir. O yüzden zihin, yokluğun üssü ve düşünceye eşittir. Yokluğun üssü düşünce ise, ilk başta yokluktan var olan ve bu süreçte var olmanın bir adım gerisinde kalan düşünce kısmını temsil eder. Bu düşünce kısmı ise şudur: Bir şeyi yoktan var etmek için, ilk başta yok olması gerekir ve onu düşünmemiz gerekir. Bu yüzden, yokluğun üssü düşünce vardır ve bu formül, varlık üssü sonsuzluğun indeksine eşittir. Bu da şöyle açıklanır: Zihnimizde ne kadar yokluğu ve düşünceyi düşünürsek, o kadar sonsuz kadar varlık var ederiz.
Daha basitleştirirsek, örneğin tekerleğin icadına bakalım: Bir "a" maddesini "x" yerine ulaştırmayı nasıl daha az güç harcayarak götürebiliriz diye düşündük. Tekerleğin yokluğunu düşündük ve tekerleği bulduk. Ardından, el arabaları ürettik. Daha sonra, bu el arabalarını daha hızlı nasıl hareket ettirebiliriz diye düşündük ve at arabalarını icat ettik. At arabalarını daha hızlı nasıl hareket ettirebiliriz diye düşündük ve buharlı motorları bulduk. Bu süreç günümüze kadar, sürekli olarak "daha fazla nasıl hızlandırabiliriz?" sorusunun yokluğunu düşünerek gelişti.
Bu durumda, yokluğun zihnimizle eşit olduğunu görüyoruz. Çünkü zihnimiz, yani beynimiz olmasa, bir şeylerin yokluğunu düşünemeyiz. Aynı zamanda, zihnimiz cansız atom ve enerjilerle oluşarak, yokluktan bir canlıya dönüştü. Daha sonra evrimleşerek zihnimizi oluşturduk. Bu durumda, dediğim gibi, zihnimiz ve yokluk birbirlerine eşittir.
Bu durum, yokluk paradoksunu oluşturmuştur ve bu paradoks, insan zihni geliştikçe gelişecektir. Dediğim gibi, şu an en hızlı arabayı daha çok nasıl hızlandırabiliriz diye hızlandırma şeklinin yokluğunu düşünüyoruz ve düşünmeye devam edeceğiz.
Araştırmacı Yazar:
Halim Yusuf Pilavcı
16.01.2025
Kaynakça:
Kant, Immanuel. Kritik der reinen Vernunft. (1781)
- Zihin, algı ve düşünce arasındaki ilişki üzerine Kant’ın düşünceleri.
Platon. Devlet (380 M.Ö.)
- Soyut dünyayı ve gerçeklik kavramını inceleyen eser.
Heidegger, Martin. Varlık ve Zaman (1927)
- Varlık, yokluk ve düşünce üzerine derin felsefi bir inceleme.
Husserl, Edmund. Logische Untersuchungen (1900–1901)
- Zihin ve düşüncenin fenomenolojik bir analizini sunar.
Derrida, Jacques. Grammatology (1967)
- Dil, düşünce ve soyutlama kavramlarını ele alır.