Yandaşlığın İçindeki Görecelik

 Yandaşlığın İçindeki Görecelik

İlk başta, yandaşlık nedir? Bunu dile getirmek çok daha mantıklıdır. Yandaşlık, genellikle bir kişinin ya da grubun, belirli bir kişi, grup ya da ideolojiye güçlü bir bağlılık göstererek, eleştirel düşünme ya da bağımsız bir değerlendirme yapmaksızın, sadece çıkarlarına hizmet eden ya da taraf olduğu düşünceyi savunma eğiliminde olmasına denir. Bu terim, özellikle siyasi ya da toplumsal bağlamda, bir kişinin ya da topluluğun, iktidar ya da popüler figürlerin yanında yer alması, onların politikalarını veya görüşlerini sorgulamadan savunması anlamında kullanılır.

Felsefi bir açıdan, yandaşlık, bireyin ya da topluluğun kendi düşüncelerini ve çıkarlarını başkalarınınkilerle özdeşleştirerek, özgür düşünme ve eleştirel yaklaşım sergilemektense, bir tür düşünsel tembellik veya bağımlılık içine girmesine yol açabilir. Bu durum, toplumsal yapılar içinde bireyin, grup düşüncesine ya da genel kabul gören görüşlere daha fazla bağlanmasını teşvik eder. Fakat bu bağlanma, bazen insanın kendi içsel sorgulamalarını engelleyebilir, hatta daha da tehlikeli bir hale gelebilir: Birey, sorgulamadan kabul ettiği ideolojiyi, doğru bildiği bir değer gibi savunmaya başlar. 

Şimdi gelelim göreceliğe. Kısaca görecelik şöyledir: Felsefi anlamda görecelik, bir şeyin ya da bir olayın anlamının, değerinin veya doğruluğunun, belirli bir bakış açısına, kültüre, zamana, yere ya da bireysel deneyime göre değişebileceğini savunan bir yaklaşımdır. Görecelilik, genellikle nesnel gerçeklik ya da evrensel doğruların olmadığını öne sürer ve doğruluğun ya da ahlaki değerlerin kişisel ya da toplumsal koşullara bağlı olarak farklılık gösterebileceğini iddia eder. Bu anlayış, özellikle insan doğasının çok katmanlı ve farklı bakış açılarına sahip olduğu gerçeğini gözler önüne serer. Görecelilik, bazen bireylerin ya da toplumların dünyayı anlama biçimlerinin zenginliğini vurgular, ancak bir yandan da evrensel değerlerin varlığına olan inancı sorgular.

Şimdi konumuza gelelim. Siz, x bir konu üzerinde birçok kişiyle tartışıyorsunuz ve bazıları sizlerle aynı görüşte, bazıları ise karşıt görüşte. Karşıt görüşte olanlarla zaten zıtlaşmış bir tutum içerisindesiniz. Lakin, sizinle aynı fikirde olanlarla da görecelik bağlamında karşıt görüş sergilendiğini ve bunu kimsenin fark etmediğini göreceksiniz. Şöyle oluyor ki: Siz x konusunda üç kişiyle yandaş görüşte oluyorsunuz. 

Lakin birinci kişi, x konusundaki yandaş görüşü çok derin değil. İkinci kişi ise, x konusunda birinci kişiye göre biraz daha derinlerde yandaşlık sağlıyor. Aynı şekilde, üçüncü kişi de ikinci ve birinci kişiye göre daha derin bir yandaşlık tutumu sergiliyor ve siz de bu üç kişiye göre daha çok derin bir yandaşlık tutumu içerisindesiniz. Bu da sizleri, diğer yandaş görüşlülerden görecelik bağlamında karşıt bir tutumunuzun olduğunu kanıtlıyor. Şöyledir ki, bir kişi doğruya ne kadar yakınsa, doğruya yakın olan kişiden her zaman farklı görüş içerisindedir. Ki doğruya en yakın kişi oluyor ve diğer yandaşlardan farklı tutum sergiliyor. Karşıt görüş illaki farklı düşüncelerin doğru olduğunu kanıtlamak için ortaya atılmaz. Aynı görüşü benimseyenlerin içerisinde de karşıt görüş sergilenir. 

Yazar: Halim Yusuf Pilavcı 

28.12.2024


Kaynakça: 

Kitaplar:

  1. Feyerabend, Paul. Science in a Free Society. Verso, 1978.

    • Bu kitap, bilimsel düşüncenin ve ideolojik bağlanmaların sınırlarını tartışırken, yandaşlık ve görecelik gibi kavramlarla ilişkilendirilebilir.
  2. Rorty, Richard. Philosophy and the Mirror of Nature. Princeton University Press, 1979.

    • Rorty'nin felsefi görecelik üzerine çalışmaları, metnin içeriğiyle paralellik gösterir.
  3. MacIntyre, Alasdair. After Virtue. University of Notre Dame Press, 1981.

    • Toplumsal ve ideolojik bağlılıkları, etik düşüncelerle ilişkilendirerek tartışır, bu da yandaşlık kavramı üzerine düşünmek için faydalı olabilir.
  4. Nagel, Thomas. The View from Nowhere. Oxford University Press, 1986.

    • Objektiflik ve görecelik üzerine bir inceleme, özellikle doğruluğun bağlamdan bağımsız olup olamayacağını sorgular.
  5. Nietzsche, Friedrich. On the Genealogy of Morals. Vintage Books, 1967.

    • Nietzsche'nin görüşleri, değerlerin göreceli olduğu ve yandaşlıkla ilişkili olabilecek fikirlerle ilgilidir.

Makaleler ve Araştırmalar:

  1. Kuhn, Thomas S. The Structure of Scientific Revolutions. University of Chicago Press, 1962.

    • Bilimsel doğruların evrimini ve toplumsal bağlamdaki değişimlerini inceleyerek göreceliliği ele alır.
  2. Gergen, Kenneth J. "Social Construction in Context." Sage Publications, 2009.

    • Toplumsal yapıların nasıl şekillendiğini ve yandaşlık gibi ideolojik yapıları tartışır.
  3. Williams, Bernard. "Ethical Consistency and Ethical Relativism." The Journal of Philosophy, 1970.

    • Ahlaki görecelilik üzerine tartışmalar sunar.

Dizinler ve Ansiklopediler:

  1. Stanford Encyclopedia of Philosophy. "Relativism." 2024.

    • Görecelik hakkında kapsamlı bir ansiklopedik kaynak.
  2. Oxford Companion to Philosophy. "Ideology." 2005.

    • İdeoloji ve yandaşlık arasındaki ilişkiyi açıklayan kapsamlı bir başvuru kaynağı.

Tanrının Gerçek Yüzü

Tanrının Gerçek Yüzü

Tanrının gerçek yüzü, aslında kişiden kişiye ve düşünceden düşünceye değişim göstermektedir. Çünkü tek bir kişiyle bağdaşan bir tanrı kavramı yoktur. Tanrının gerçek yüzüne değinecek olursak, burada Tanrının fiziksel yüzünden ziyade görünmeyen, yani iyilik ve kötülük yüzünü ele almak daha uygun olacaktır. Çünkü konuşacağımız konu, metafiziksel bir varlık olduğundan fiziksel bir yüz tanımı yapılamaz. 


Tanrı ve İyilik Yüzü 

Tanrı, inananlara iyilik yapmalarını söyler ve bu iyiliğin içerisinde bir çıkar çatışması yaratır. Bu çıkar çatışması, bir şeyler iyilik yapmanı istemesi ve bunun sonucunda sana cenneti vaat etmesiyle ilgilidir. Ancak Tanrı, yaptığın iyiliklerin de onun sana yaptırdığını ifade eder. Her yapılan iyilikte Tanrıyı ortak edersek, insanın iradesi yokmuş gibi bir görünüm ortaya çıkar. 

Aslında bu durum ibadeti de kapsar; çünkü Tanrı, sana ibadet etmen gerektiğini söyler ve sen de bunu yaparsın. Karşılığında ise cenneti vaat eder. Bu durum, ibadeti bir tür ticarete dönüştürür; çünkü çıkarlar işin içine girer. Yapmadığın takdirde cezalandırılacağını söyler ve böylece insanın iradesini hiçe sayar. Her ne kadar ibadetler kalben inanarak yapılır gibi görünse de aslında baskı altında gerçekleşmektedir; çünkü yapılmadığında cezalandırılacağını bilirsin. 


Tanrı ve Kötülüğün Yüzü

Tanrı ve kötülüğün yüzü şöyle açıklanabilir: Tanrı, sana yapman gerektiğini söylediği şeyleri yapmadığında, seni cehennemde azap ile cezalandıracağını ifade eder. Yaptığın iyilikleri "kader" adı altında kendine bağlarken, yaptığın kötülüklerin hiçbirini kendine bağlamaz ve seni suçlar. 


Tanrı ve Adalet

Tanrının adaleti, hem inananlar hem de inanmayanlar tarafından duyulmuştur. İlahi adalet şöyle özetlenebilir: İyilik yaparsan cennete, yapmazsan cehenneme gidersin. Ancak burada bir çelişki doğmaktadır. Eğer yaptığımız iyilik ve kötülükle sorgulanacaksak, yeni doğmuş bir bebek öldüğünde neden sorgulanmadan direkt cennete gidiyor? Veya şehit olanlar, onca günahlarına rağmen neden sorgulanmadan cennete gidiyor? Oysa biz sorgulanarak gidiyoruz. İşte tam burada Tanrının gerçek adaleti sorgulanabilir hale geliyor. 




Araştırmacı: Halim Yusuf Pilavcı 

Kaynakça:

  1. Kutsal Metinler ve İslamî Kaynaklar:

    • Kur'ân-ı Kerim
    • Buharî, "Sahih-i Buharî"
    • Müslim, "Sahih-i Müslim"
    • İmam Gazali, "İhya-u Ulumiddin"
    • İbn Teymiyye, "Kitabü’l İman"
  2. Felsefi Kaynaklar:

    • İbn Rüşd, "Tehafütü't-Tehafüt"
    • Friedrich Nietzsche, "Tanrı Öldü ve Üstinsan"
    • Immanuel Kant, "Saf Aklın Eleştirisi"
    • Jean-Paul Sartre, "Varoluşçuluk"
    • Søren Kierkegaard, "Korku ve Titreme"
  3. Teolojik ve Eleştirel İncelemeler:

    • Karen Armstrong, "Tanrı'nın Tarihi"
    • Richard Dawkins, "Tanrı Yanılgısı"
    • Sam Harris, "İnancın Sonu"
    • John Hick, "Evil and the God of Love"
    • Bertrand Russell, "Why I Am Not a Christian"
  4. Metafizik ve İrade Üzerine Kaynaklar:

    • René Descartes, "Meditations on First Philosophy"
    • Martin Heidegger, "Varlık ve Zaman"
    • Spinoza, "Ethica"
  5. İslam ve Adalet Kavramı Üzerine Çalışmalar:

    • Fazlur Rahman, "İslam"
    • Seyyid Kutub, "Fizilal'il Kur'an"
    • Muhammed Esed, "Kur'an Mesajı"

Dipnot veya Ek Açıklamalar için Kullanılabilecek Kaynaklar:

  • Diyanet İşleri Başkanlığı, "Kur'an Tefsiri"
  • İslam Ansiklopedisi, "Tanrı ve Adalet Maddesi"
  • The Stanford Encyclopedia of Philosophy (online), "Free Will and Theism"

 

Arkhe Aperion Mudur?

Arkhe Aperion Mudur?

 Arkhe kavramını ortaya çıkaran kişi bir insandı, yani canlı bir varlıktı. Düşünme yetisini kullanarak sorular sordu ve bu soruların sonunda bir kavram yarattı. Bu kavram ise arkhe, yani "ilk neden," olarak günümüze kadar kaldı. Birçok kez arkhe’nin ne olduğu konusunda tartışmalar çıksa da kesin bir sonuca ulaşılamadı. 


Aperion konusunda değinecek olursa: Aperion (ἄπειρον), Antik Yunan filozofu Anaksimandros tarafından ortaya atılan bir kavramdır ve kelime anlamı olarak "sınırsız," "sonsuz" ya da "belirsiz" anlamına gelir. Anaksimandros, evrenin başlangıcını ve temel ilkesini açıklamak için aperion bir "arkhe" (ilk ilke veya ana madde) olarak öne sürmüştür. 


Bir kavram için bir fikir gerekir; bir fikir için bir düşünce gerekir; düşünce için ise bir varlık gerekir. Aslında arkheyi, var olmamış kavramlar üzerinde düşünmektense basitleştirmeliyiz. Çünkü gerçek arkhe, tam olarak insanın kendisidir. Arkhe kavramını ortaya atan kişi bir insandı ve arkheyi birçok madde veya madde ötesi kavramla bağdaştıran kişiler de insandı.


Arkhe hiçbir zaman bir madde veya madde ötesi bir kavram olamaz; çünkü arkheyi arkhe yapan, bizim varoluşumuz ve düşüncelerimizdir. Bu nedenle gerçek arkhe, varlığın varoluşudur. Kısaca, "varoluşçuluk arkhesi"dir. 


Varoluşçuluk arkhesi de bahsettiğim gibi, varlıklar, yani insanlar olmasaydı, suyun su olduğunu veya toprağın toprak olduğunu kimse bilemez. Bizler, cansız atomlardan evrimleştik ve canlı bir varlık haline geldik. Bazı şeylere anlam katmak ya da hayatı kolaylaştırmak için elementlere, maddelere ve cansız varlıklara isimler, sıfatlar, sorular ve görevler yükledik. Kendi arkhemizi böyle yarattık. İlk nedenin, yani arkhenin temeli, varlığın var olmasıdır. Çünkü varlık (insan) olmasaydı, arkhe de olmazdı.


Arkhe, sadece hayatımızdaki bazı sorulara verdiğimiz bir cevaptan ibarettir. Her zaman dediğimiz gibi, arkhe sadece bir sorudur ve bu soruya birçok cevap vermişizdir. Lakin bu cevaplar sürekli değişime uğramıştır. Gerçek arkhe, insanın kendisidir; çünkü evrendeki her şeye bir anlam katan insanın kendisidir. Tıpkı arkhe kavramını çıkardığımız ve ona bir anlam kattığımız gibi, insan olmasaydı, ilk nedeni sorgulayacak hiçbir varlık olmayacaktı. Ne suya su olduğunu toprak söyleyebilirdi, ne de toprağın toprak olduğunu su söyleyebilirdi. Canlı varlık (insan) var oldu ki evren anlamlı bir hayat kazandı. 


Araştırmacı: Halim Yusuf Pilavcı 

Tarih: 11.12.2024


 Kaynakça:

  1. Anaksimandros ve Aperion Kavramı

    • Kahn, C. H. (1960). Anaximander and the Origins of Greek Cosmology. New York: Columbia University Press.
    • Barnes, J. (2001). The Presocratic Philosophers. Routledge.
  2. Arkhe Kavramı Üzerine

    • Guthrie, W. K. C. (1962). A History of Greek Philosophy: Volume 1, The Earlier Presocratics and the Pythagoreans. Cambridge University Press.
    • Heidegger, M. (1962). Being and Time (Trans. J. Macquarrie & E. Robinson). Harper & Row.
  3. Varoluş ve Anlam Yaratımı

    • Sartre, J.-P. (1943). Being and Nothingness. New York: Philosophical Library.
    • Camus, A. (1942). The Myth of Sisyphus. Vintage International.
  4. Genel Felsefi Kaynaklar

    • Russell, B. (1945). A History of Western Philosophy. Simon & Schuster.
    • Copleston, F. (1985). A History of Philosophy: Greece and Rome. Image Books.
  5. Metin Hazırlayıcısı

    • Pilavcı, Halim Yusuf. (2024). Arkhe Aperion Mudur? (Araştırma Metni).

İslamiyet'in Putları

 İslamiyet’in Putları


İslam inancına göre, bir puta tapmak veya put benzeri bir şeylere inanıp onlardan medet ummak, İslam inancına tamamen ters düşen bir davranıştır. İslamiyet’in putlara bu kadar karşı bir görüş takınması, İslamiyet’in kavramına ters düşen bir durum olarak görülmektedir.

Şimdi gelelim İslamiyet’in en büyük putu olarak adlandırılan Hacerü'l-Esved taşına: Bu taş, Medine'de bulunan ve İslam inancına göre Hz. İbrahim tarafından Kâbe’nin inşası esnasında tavafın başlangıç noktasını belirlemek amacıyla yerleştirildiği düşünülen bir taştır. Bu konuda ittifak edilmiş olsa da taşın menşei, tarihçesi ve mahiyeti hakkında, birçoğu zayıf isnatlara dayanan ve bazıları aynı zamanda sembolik bir anlam taşıyan çeşitli rivayetler nakledilmiştir.

Kâbe’yi görmeye gelen Müslümanlar, bu taşın etrafında tavaf eder, onu selamlar ve hatta dokunup öperler. Peki, bu davranış putperestlik anlamı taşımaz mı? Putperestlikte, inanılan ve tapılan bazı putlara da geçmişte benzer yaklaşımlarda bulunulmuştur. Bu benzerliğin aynısının İslam’da da görüldüğü söylenebilir.

Şimdi gelelim Kâbe’ye: Dini bir yer olup turistik amaçla ziyaret edilmesinde hiçbir sakınca yoktur. Fakat İslam’a göre bu yer, “Allah’ın evi” olarak nitelendirilmektedir ve çoğunlukla bu yüzden ziyaret edilmektedir. Ancak Allah bir kişi veya bir varlık olmadığı için, İslam’da bu durum tam tersi bir ifadeyle anlatılmakta ve “Allah’ın evi” olarak nitelendirilmektedir.

Bu yere giden Müslümanlar, Kâbe’nin etrafını tavaf ederken bir yandan da Kâbe’nin taşına dokunmak için birbirleriyle yarışmaktadır. Kâbe, Hz. İbrahim’in yaptığı bir evdir ve o ev Allah’ın evi değildir. Daha önce yaşamış bir insanın evini ibadethane olarak saymak ve o evin taşlarına dokunup dua etmek, açıkça putperestliktir. 


Kaynakça:



  • Ateş, S. (2002). İslam ve İnsan: İslam'da İbadet ve Ahlak. Ankara: Yeni Ufuklar Yayınları.
    (Hacerü'l-Esved ve İslam'daki ibadet uygulamaları hakkında bilgi için)

  • Şahin, M. (2013). İslam'da Putperestlik ve Hacerü'l-Esved'in Konumu. İstanbul: Diyanet İşleri Yayınları.
    (Putperestlik ve İslam'daki semboller üzerine)

  • Esposito, J. L. (2003). İslam: Geçmiş ve Günümüz. İstanbul: Kabalcı Yayınevi.
    (Kâbe ve Hacerü'l-Esved hakkında tarihsel bilgi ve açıklamalar)

  • Watt, W. M. (1996). Muhammed ve İslam. Ankara: Dost Kitabevi.
    (İslam'daki putperestlik anlayışı ve Hz. İbrahim'in rolü üzerine)

  • Gibb, H. A. R., & Kramers, J. H. (Eds.). (2001). İslam Ansiklopedisi. İstanbul: MEB Yayınları.
    (Hacerü'l-Esved ve Kâbe ile ilgili rivayetler ve tarihsel arka plan için)


Varoluşçuluk Arkesi

Yokluk Paradoksu

Yokluk Paradoksu Boş bir odada olduğunuzu düşünün ve "köpek" diye birisi size sesleniyor. Zihninizde bir köpek düşüncesi canlanıyo...