Ana içeriğe atla

Varoluşçuluk ve Tanrılaştırmak

Tanrı varlık mıdır? Evet, işte konumuzun asıl temeli bu soru ile ilerleyecek. Konuya geçmeden hemen Tanrı'nın açıklamasını yapalım: Tanrı, genellikle her şeyin yaratıcısı, evrenin ve yaşamın kaynağı olarak tanımlanan kutsal bir varlıktır. Farklı dinler ve inanç sistemleri, Tanrı'yı farklı şekillerde tanımlar ve tasvir eder. Peki ya dinlerde ve inançlarda Tanrı'ya varlık deniliyor ama varlık varsa görünmeli ve hissedilmelidir. Eğer varlık yoksa, yoktur. Peki ya var olmayanlara ne denir? Aslında pek bir şey denmez çünkü zihninizde yapısı canlanır fakat duyu organınızla algılayamazsınız. Mesela boş bir odada gözlerinizi kapatarak odanın ortasında duran bir masa düşünün. İşte bu düşünce, var olmayan bir varlığı düşünmektir. Peki hiç görmediğimiz bir şeyi nasıl hayal ederiz? İşte Tanrı'yı hiç görmemize rağmen, en mükemmel şekilde onu zihnimizce tasvir ediyoruz. Fakat Tanrı mükemmel olduğundan, onu mükemmel şekilde hayal etmiyoruz; bizim beklentimiz mükemmel olduğu için Tanrı'yı mükemmel şekilde hayal ediyoruz. Tanrı bir varlık veya metafiziksel bir şey olmamalıdır. Tanrı bir sebep olmalıdır. Mesela evrimin başlama sebebi veya tesadüfü olmalıdır, yani bir tanı olmaktan ziyade bir terim olmalıdır. Tanrı bir terimdir ve bir tesadüftür; evrim başlayıp evren, dünya, yaşam, insanlar var olduğunda, Tanrı yani isimsiz tesadüfe "Tanrı" ismini bizler koyduk. Aslında isimsiz bir ağaca koyulan isim gibi, biz de isimsiz olan terime yani Tanrı'ya "Tanrı" adını koyduk. Ve biz Tanrı'yı kutsallaştırdık, adına dinler kuruldu, inançlar kuruldu, dinsel kitaplar yazıldı ve bunların hepsini bizler yaptık; evrene, evrime, yaşama, var oluşa bir anlam katmak istedik ve katıkta aslında fakat bu kattığımız anlamlar sonradan sonraya değiştirildi ve anlam karmaşası oldu ve birbirleriyle çelişti. Aslında bütün bunların bir ucu dediğim gibi varoluşçuluk teorisine bağlanıyor, çünkü varlık olmasaydı ne evrim ne evren ne yaşam olurdu; evrimleşecek bir varlık türedi ki evrim gerçekleşti ve bütün bu anlamsız terimlere isim taktık. Varlık diyoruz, fakat varlığın nasıl oluştuğuna hiç değinmedik. Aslında varlık, evrimden türe gelmiş bir kavramdır; tesadüf üzerine gelişen cansız objeler, mutasyon sonucunda atomlar, hücreler ve bakterilerin değişime uğramasıyla bu zamana kadar geldik. Ve her şeye bir isim ve sıfat yükledik ve bunlardan bazı terimleri kutsallaştırdık ve bir sebebe bağladık. İşte ortaya da din, inanç ve Tanrı tanımları çıktı. Aslında gerçek Tanrı, yani kutsal ve mükemmeliyetçi sıfatlarını taşıyan tek varlık insandır. Bir Tanrı varsa, işte o insandır, çünkü hayata anlam katan tek varlık insandır. 

Halim Yusuf PİLAVCI

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Varoluşçuluk Arkesi

 "Arkhe" kavramının ortaya çıkış hikayesine değinelim. "Arkhe", Yunanca'da ilk, başlangıç anlamına gelir ve eski Yunan filozofları bir şeyi açıklamak için bir teori geliştirmek için bu terimi kullanmışlardır. Örneğin, Thales'e göre, arkhe (ilk neden), suydu. Aslında bir şeyin varoluşunun ilk nedeni, varlığın varoluşudur; yani varoluşçu bir yaklaşımdır. İnsanoğlu var olduğunda, bir şeylerin farkına varmış ve bir sebep aramıştır. Bu sebep, bazılarına göre su, bazılarına göre toprak olmuştur. Ancak insanoğlu olmasaydı, bir neden de olmazdı; bu yüzden insanoğlu geliştikçe ve olgunlaştıkça bir neden aramaya başlar ve bu arayışın adı da "arkhe" kavramı veya teorisi olur. Varoluş, bir arkhe'dir; gerçek arkhe ise bizleri, yani insanoğlu nu temsil eder. Biz var olmasaydık, suyun su olduğunu, toprağın toprak olduğunu kim bilir ve suya her şeyin ilk ve değişmez nedeni olarak ne adlandırılırdı? Sonuçta, toprağın toprak olduğunu su bilemezdi ve suyun da su

İnançsızlığımın Yapı Taşları

İnançsızlığımın Yapı Taşları Neden inanmıyorum? İnancımı kaybetmemde ya da gerçeği görmemde büyük rol oynayan şey, Kur’an’ı araştırmak ve kafama takılan konuların üzerine gitmek oldu. Mesela ilk takıldığım, yani mantığımın reddettiği konu, bir ayette "balçıktan yaratıldığımız" ifadesinin geçmesiydi; başka bir ayette ise Tanrı’nın "yoktan var ettiği" söyleniyordu. Kendi kendime düşündüm: Ben bir tanrı olsam ve bir varlık yaratacak olsam, "yoktan var ettim" dedikten sonra "bir maddeden oluştunuz" demezdim. Çünkü mantıksal bakarsanız bu, gerçekten mantık dışı bir şey olur.  Daha açık anlatacak olursam, bir şeyi yoktan var etmek düşünsel bir ütopyadır; hiçbir şey yokluktan var olmamıştır ve bir evresi vardır. Bu evreyi balçık, yani çamur olarak kabul edelim, ama ardından "yoktan var ettik" diyen bir ayet geliyor. Mantığım bunu reddetti, çünkü dünyanın en dürüst kitabı olarak adlandırılan Kur’an’ın, kendi içinde çeliştiğini görüyorum. Bu yüz

Teo-Otantizm

Varoluşçuluk ve Tanrılaştırma (Teo-Otantizm): Bu görüşte, insanlar yani yaşamsal fonksiyonlara sahip varlıklar, düşsel bir varlık teorimi üretip onu kutsallaştırmaya ve o kutsallaştırılan ütopyayı üstün varlık olarak görmeye çalışırlar. Bu bağlamda, o varlığa tanrısal bir yaklaşımda bulunmaları söz konusudur. Her bir insan için tanrı kavramı değişkenlik gösterir; kimileri için en üstün, kimileri için her şeyi bilen gibi kavramlara ayrılır. Her insan için tek ve değişmez bir görüş ya da algı sistemi yoktur; tanrı için bu da tanrının varlıklar arasında evrimleşmesini sağlar. Tanrı, her varlık için farklı düşünülüyor ve öyle kurgusal bir ütopya olarak karşımıza çıkıyor; bu durum, tanrının evrimleştiğini gösteriyor. İlk insanların ve günümüz insanlarının düşündüğü tanrı modeli aynı kalması olanaksızdır. Şöyle bir örneklendirme yapılacak olursa: 15. yüzyılda bir insana otomobili anlat dersek, bambaşka düşüncelerini anlatacaktır. Fakat şu an, günümüzdeki bir insana gelecekteki otomobili anla