20 Kasım 2024 Çarşamba

Tanrı Neden Tanrı Oldu?

Tanrı Neden Tanrı Oldu? Tanrı, bir ihtiyaç doğrultusunda ortaya çıkmış bir düşüncedir. Tanrı kavramını ilmik ilmik işleyenler bizleriz (insanlar). Bazı soruların cevaplarını bulamadığımız için tanrı kavramını, yani bizlerden (insanlar) daha üstün bir varlık fikrini yarattık. Ancak bunu yalnızca düşünce ortamında var ettik; onun dışında hiçbir şekilde nesnel olmamıştır bu tanrı düşüncesi.


Fakat bazı zamanlarda tanrı düşüncesini nesnelleştirmeye çalışmışızdır. Örneğin, heykeller yaparak. Ancak bu yapılan heykellerin tanrıyı birebir yansıttığı söylenemez, çünkü herkes tanrı kavramının görünmez, yani soyut olduğunu bilir. Buna rağmen, tanrıya daha yakın olmak amacıyla heykeller ve benzeri yapıtlar yapılmıştır. Fakat bu yapıtların çoğu tanrıyı yansıtmamakta, yalnızca tanrıya ulaşmak için bir aracı olarak kabul görmektedir.


İlk başta dediğim gibi, tanrı bir ihtiyaç doğrultusunda oluşan bir hayal ürünüdür. Tanrı aslında vardır, çünkü “tanrı” dediğimizde her insanın zihninde bir şeyler canlanmaya çalışır. Ancak, bunun sadece bir düşünceden ibaret olduğunu unutmamak gerekir. Tanrı, yalnızca düşünce ortamında var olabilme yetisine sahiptir ve asla nesnel evrenimize bir katkısı olamaz; bir şeyleri değiştirme yeteneğine sahip değildir. 

Tanrı, yalnızca zihinsel ortamlarda oluşur ve kişiye özel, kurgusal bir karakterdir. 




Halim Yusuf Pilavcı

13 Kasım 2024 Çarşamba

Varlık ve Varlığın Dışındaki Sonsuzluk

 Varlık ve Varlığın Dışındaki Sonsuzluk

İlk başta, varlığın duyu organlarınca algılanabildiğini söyleyelim. Varlık dışı veya varlığın dışında hiçbir şey olamaz; bir belirsizlik vardır. Biz bu belirsizliğe bir isim taktık ve sonsuzluk kavramını ortaya çıkardık. Sonsuzluk aslında bir varlığın varoluş ötesi bir kavramıdır. "Varlık varsa vardır, yoksa yoktur" sözündeki "yok" kelimesi, sonsuzluk ibaresi altında gelişen bir şeydir, çünkü yokluk ve sonsuzluk bir nevi kuzen ilişkisi gibidir. Sonsuzluğu sonsuz yapan aslında varlığın kendisidir, çünkü varlık var olmasaydı bir şeye "sonsuz" diyebilecek bir varlık olmayacaktı. Varlık var oldu ki sonsuzluk bir anlam, daha doğrusu bir isim kazandı.


Sonsuzluk, varlıkların zihinlerinde canlandıramadığı ütopik düşüncelere "Neden zihnimizde bu tarz düşünceleri canlandıramıyoruz?" sorusuna yanıt olarak ortaya atılmış bir cevaptır. Bir şey sonsuzsa onun sonunu aramak da sonsuz gibi bir algı yaratır. Zihnimizdeki düşüncelerin bittiği noktaya ulaşamadığımız için "sonsuzluk" deyimini ortaya attık ve sonu olmayan veya henüz keşfedilmemiş bilimsel görüşlere ya da kişisel düşüncelere "sonsuz" dedik. Böylece sonsuzluk, varoluştan bu yana gelen bir kelimeye dönüştü.


Örnek verecek olursak, evrenimizin genişlediğini bilimsel olarak biliyoruz, fakat bu genişlemenin sonlu mu sonsuz mu olduğunu bilmiyoruz. Bu bilimsel veriden yola çıkarak, sonunu henüz bilemediğimiz şeylere "sonsuz" dedik ve "sonsuz evren" kelimesi ortaya çıktı. Geçmiş zamanlarda, dünyamızın düz olduğu iddia ediliyordu ve bu düzlüğün sonuna gelindiğinde hiçbir şeyin olmadığı, bir sonsuzluğun olduğu düşünülüyordu. Fakat zamanla gelişen teknoloji sayesinde dünyanın düz değil de geoit şeklinde olduğu ve sürekli ileri gidildiğinde gidilen noktaya geri dönüleceği keşfedildi; o görünen düzlüğün sonunda bir sonsuzluk olmadığı anlaşıldı.


İşte şu an genişlemekte olan evrenimize "sonsuz" denmesi, gelecekte ne olacağını bilmediğimiz için şu an ona takılan bir lakap gibi düşünülebilir. Sonsuzluk şu anki zaman içerisinde sonsuzdur; gelecekte şu anki sonsuzluğun sonsuz mu yoksa sonlu mu olacağını bilemediğimiz için şimdiki bazı belirsizliklere "sonsuz" deyimini kullanıyoruz. Varlık, bilemediği veya henüz bilinemeyen şeylere bir isim ile ad vermek istediği için "sonsuz" deyimini kullanmıştır ve sonsuzluk böyle doğmuştur.


Halim Yusuf Pilavcı 

13.11.2024

8 Kasım 2024 Cuma

Tanrısal Düşünce ve Ütopik Yer Teorimi

Tanrısal Düşünce Evrimi ve Ütopik Yer Teorim: Tanrı ve evrim aslında bir araya getirilemez; çünkü evrim teorisinde tanrı kavramı, bilime ters düşmektedir. Fakat neden hep evrenin evrim geçirdiği konuşuluyor? Bu başlıkta, tanrının evrim geçirip geçirmediğine değineceğiz. "Tanrı evrim geçirdi mi?" sorusundan önce, tanrının bir ütopyadan ibaret olduğunu ve düşünceden oluştuğunu belirtelim. Bu başlıkta hem tanrının evrim geçirip geçirmediğini hem de düşüncelerin evrim geçirip geçirmediğini ele alacağız.

Tanrı bir düşüncedir ve her düşünce evrim geçirir; bu herhangi bir düşünce motifi olabilir, illa tanrı olması gerekmez. İnsanların düşünce yapısı nasıl değişiyorsa, tanrı düşüncesi de evrim geçiriyordur. İnsanların düşünceleri her zaman evrime tâbi tutulmuştur. Örneğin, 2020 yılında ortaya çıkan COVID-19 virüsünü düşünelim. 2020 yılında virüsün ne zaman geçeceği hakkında bir düşünce oluşturdunuz, ancak 2024 yılında, 2020’de düşündüğünüz düşünceyi şu an düşünseniz, ona çok farklı terimler katarsınız. Bu da düşüncelerin evrime tâbi olduğunu gösterir ve tanrısal düşünce de aynı şekildedir.

Günümüzden çok daha önce bir kişinin tanrısal düşüncesi ile günümüzde bir insanın tanrısal düşüncesi aynı olamaz; sadece kutsal motiflerin aynı olma ihtimali vardır. Çünkü kişi tanrıyı düşündüğünde, onu kutsal ve en üstün varlık olarak hayal eder. Bu nedenle, insanın düşünceleri evrim geçirip değişiyorsa, tanrısal düşünce de bir düşünce olduğu için evrime tâbidir.

Ütopik teorime geçecek olursak, ütopik teorim ise şöyledir: Kökeni ütopyadan gelen ve varlık dışı düşüncelere yer veren bir yapıdadır. Bu varlık dışı yerler ise cennet ve cehennemdir. Cennet ve cehennem, bir ütopik düşüncedir; bir ütopyadan ibarettir. Hiçbir zaman varlıklarına dair deliller oluşmaz ve bulunamaz; sadece insanların zihinlerinde yarattığı varoluş dışı bir motiftir. İnsanlar tanrısal bir düşünce yarattığında, bunun yanı sıra ölüme ve ölümden sonraya bir anlam yüklemek için zihinlerinde farklı bir sonsuz evren yaratırlar. İyileri ve kötüleri ayırmak için de bu yaratılan evreni ikiye ayırdılar: İyilerin sonsuzluk içinde yaşayacağı cennet ve kötülerin bu dünyada yaptıkları kötülüklerin bedelini ödeyeceği cehennem. Böylece, zihinlerindeki ütopik düşünceyi ikiye ayırmış oldular.

4 Kasım 2024 Pazartesi

Teo-Otantizm: Varoluş, Tanrı ve Düşsel Yaratılış

Giriş

Felsefe tarihi boyunca, tanrı ve varlık kavramları üzerine çeşitli tartışmalar yapılmıştır. Teo-Otantizm, bu tartışmalara yeni bir boyut kazandırarak, tanrı kavramının insan zihninde evrimleştiğini ileri süren bir yaklaşım ortaya koymaktadır. Bu makalede, Teo-Otantizm'in temel savları ele alınarak felsefi açıdan değerlendirilecek ve felsefe tarihindeki benzer düşünce akımları ile karşılaştırılacaktır. Aynı zamanda, bu görüşün metafizik, epistemoloji ve bilim felsefesi bağlamındaki etkileri de incelenecektir. 

Teo-Otantizm'in Temel Varsayımları

Teo-Otantizm, şu temel iddialara dayanmaktadır:

  1. Tanrı, insan düşüncesinin bir ürünüdür. İnsanlar, zaman içinde düşsel bir varlık teorisi üretmiş ve onu kutsallaştırmıştır
  2. Tanrı kavramı, tarih boyunca insan algısına bağlı olarak değişim geçirmiştir. Antik çağlardan günümüze, farklı toplumların tanrı tasvirleri, onların kültürel ve bilimsel gelişmelerine göre farklılık göstermektedir
  3. Varlık, tanrının değil; tanrı, varlığın bir sonucudur. Tanrı kavramı, insanın varoluşsal sürecinin bir yansımasıdır.
  4. Bilimsel ve deneysel yollarla tanrının varlığı kanıtlanamaz. Çünkü tanrı kavramı, duyularımızla algılanamayan ve bireysel zihinlerde şekillenen bir düşüncedir.
  5. Evren ve varlık, tamamen maddesel ve doğal süreçlerle açıklanabilir. Evrende her şey, doğal seleksiyon, adaptasyon ve fiziksel yasalar çerçevesinde şekillenmiştir.

Felsefi Bağlam ve Düşünce Geleneği 

Teo-Otantizm, çeşitli felsefi görüşlerle yakından ilişkilidir:
  • Varoluşçuluk: Jean-Paul Sartre ve Albert Camus’nün ortaya koyduğu gibi, Teo-Otantizm de bireyin tanrıyı kendisinin yarattığını savunur. İnsan, kendi anlam dünyasını oluşturduğu gibi tanrı kavramını da inşa eder.
  • Agnostisizm ve Ateizm: Tanrının varlığının bilimsel yöntemlerle kanıtlanamayacağını öne sürmesi, Thomas Huxley’in agnostisizmi ve Karl Popper’ın yanlışlanabilirlik ilkesiyle benzerlik gösterir. 
  • Antik Felsefe: Protagoras’ın "İnsan, her şeyin ölçüsüdür." sözü ile Teo-Otantizm’in "Tanrı, insan düşüncesinde varlık kazanır." iddiası arasında paralellik bulunmaktadır. Aynı şekilde, Sofistlerin göreceli bilgi anlayışı da Teo-Otantizm’in temel savlarıyla örtüşmektedir 
  • Pozitivizm: Auguste Comte’un bilimsel yöntemi merkeze alan felsefesiyle bağdaşan bir yaklaşım benimsemektedir. Comte, metafizik açıklamalardan kaçınarak yalnızca gözlemlenebilir ve deneylenebilir olgulara odaklanmayı savunmuştur.
  • Materyalizm: Ludwig Feuerbach’ın "Tanrı, insan zihninin bir yansımasıdır." görüşüyle paralellik gösterir. Feuerbach’a göre, insanlar kendilerini aşan bir varlığa inanma ihtiyacı duymuş ve tanrı fikrini yaratmıştır. 

Teo-Otantizm'in Bilimle İlişkisi

Teo-Otantizm, bilimsel metodolojiyi temel alarak tanrı kavramını incelemektedir. Bu bağlamda, tanrının varlığına dair herhangi bir deneysel kanıt bulunmadığı için, tanrı düşüncesinin tamamen bireysel ve kültürel bir yapı olduğu savunulmaktadır. Teo-Otantizm, doğa yasalarına uygun olarak evrenin varoluşunu açıklamaya çalışırken, metafizik yaklaşımlara karşı eleştirel bir tutum sergiler.

Evrim ve Tanrı Düşüncesi: Darwin’in evrim teorisi, canlıların doğal süreçler sonucunda geliştiğini ve tanrısal bir müdahaleye gerek olmadığını göstermektedir. Bu bağlamda, Teo-Otantizm tanrının evrimleşen bir kavram olduğunu öne sürerken, biyolojik evrimle paralellik kurar. Örneğin, 15. yüzyılda yaşayan bir insanın gelecekteki teknolojiyi hayal etme şekli ile modern insanın gelecek tahayyülü arasındaki fark gibi, tanrı kavramı da tarihsel süreç içinde değişmiştir. 

Eleştiriler ve Karşı Görüşler 

Teo-Otantizm, radikal bir felsefi görüş olarak çeşitli eleştirilere açıktır:

  1. Metafizik ve Ontoloji: Teo-Otantizm, tamamen deneysel bilgilere dayanmaya çalışsa da, metafiziksel söylemlerden tam anlamıyla kaçamamaktadır. "Varlık her şeyin temelidir." iddiası, ontolojik bir savdır ve metafizik tartışmalara açıktır.
  2. Din Felsefesi: Tanrının tamamen insan zihninin bir kurgusu olduğu iddiası, teistik filozoflar tarafından eleştirilmektedir. İbn Sina, Descartes ve Anselm gibi filozoflar, tanrının varlığını akıl yoluyla kanıtlamaya çalışmıştır. 
  3. Epistemoloji: Tanrının "düşüncede varlığını sürdürmesi" ve "deneysel olarak var olmadığı" iddiaları arasındaki mantıksal tutarlılık tartışılabilir. Platon’un idea kavramına göre, duyularımızla algılayamadığımız gerçeklikler de vardır ve bu nedenle tanrının var olmadığı sonucuna ulaşmak hatalı olabilir. 
  4. Ahlak ve Değerler: Teo-Otantizm’in tanrıyı bireysel bir yapı olarak ele alması, nesnel ahlakın mümkün olup olmadığı tartışmasını da beraberinde getirmektedir. Nietzsche’nin "Tanrı öldü." söylemi gibi, tanrı kavramının bireysel ve kültürel bir fenomen olduğunu savunan görüşler, etik değerlerin kaynağı hakkında yeni sorular doğurmaktadır.  

Sonuç

Teo-Otantizm, modern felsefenin varoluş, tanrı ve bilim arasındaki ilişkileri yeniden ele alan bir yaklaşım sunmaktadır. Bilim ve felsefenin kesişiminde yer alan bu teori, tanrı kavramının tarihsel gelişimini insan zihni ile açıklamaya çalışmaktadır. Bu bakımdan, ateizm, agnostisizm ve varoluşçuluk gibi felsefi akımlarla yakın ilişki içinde olup, metafiziksel tartışmalara yeni bir perspektif kazandırmaktadır. Teo-Otantizm’in, felsefe tarihi boyunca süregelen tanrı ve varlık tartışmalarına nasıl bir katkı sağladığı ise ilerleyen dönemlerde daha geniş kapsamlı araştırmalarla ortaya konulabilir.

Araştırmacı Yazar: Halim Yusuf Pilavcı 

Tarih: 5.11.2024

Kaynakça:

  • Comte, A. (1830). Pozitif Felsefe Dersleri. Çev. Ahmet Cevizci. İstanbul: Alfa Yayınları.
  • Feuerbach, L. (1841). Hristiyanlığın Özü. Çev. Mehmet Akkaya. İstanbul: İthaki Yayınları. 
  • Kant, I. (1781). Saf Aklın Eleştirisi. Çev. Aziz Yardımlı. İstanbul: İdea Yayınları. 
  • Sartre, J. P. (1943). Varlık ve Hiçlik. Çev. Sevim Belli. İstanbul: İthaki Yayınları.
  • Popper, K. (1963). Science as Falsification. The British Journal for the Philosophy of Science, 10(3), 20-25.
  • Hume, D. (1779). Doğa Din Üzerine Söyleşiler. Çev. Ahmet Cevizci. İstanbul: Alfa Yayınları. 

Varoluşçuluk Arkesi

Evren ve Ontoloji (Varlık Felsefesi)

  Evren ve Ontoloji (Varlık Felsefesi) Giriş Evren ve varlık, birbirinden ayrı düşünülemeyecek kadar iç içe geçmiş bir bütünü simgeler. Her ...